KUR'AN-I KERİME GORE RUH VE RUH’UN TANIMI:
KUR'AN-I KERİME GORE RUH VE RUH’UN TANIMI:
Ruh’a kavramsal anlamda değişik anlamlar verilmiş, onunla ilgili sorulara verilen cevaplar, tarih boyunca batıda ve doğuda değişik fikir ve ekollerin ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Ruh kelimesi bazen ‘nefs’ kelimesiyle eş anlam kazanmış, bazen ondan ayrı telakki edilmiştir. Biz bu iki kelimeyi ayrı ayrı değerlendirecek ve tanımlarını vereceğim…
Ruh kavramı hakkında çoğu zaman aynı anlamda kullanılan ‘nefs’ kavramı çok sık geçmektedir. Öyleyse ‘ruh’ ve ‘nefs’ kavramlarının anlamları nedir?
Arapça olan ruh kelimesi Kur'ân'da, çeşitli şekillerde yirmi yerde, yirmi bir defa kullanılmıştır. Kelime sözlükte "can, nefes, öz, ilham, vahy, Cebrail, hafif esinti ve rüzgâr" anlamlarına gelmektedir. Ruh kavramı Kur’ân da bazı terkiplerle birlikte “Cebrail”, ( Mü'min, 40/15; Şûrâ, 42/52.)
“Vahiy ve Kur’ân”, Hz Âdem’e “ruh üflenmesi”, Hz. İsa'nın yaratılmasını ifade sadedinde “ruh üflenmesi”, “mü’minlere rahmet ve ilâhi destek” anlamlarında kullanılmıştır. Hadislerde de ruh kavramı geçer ve bazen onun yerine, nefs ve neseme tabirleri kullanılır. Ruh kelimesinin ıstılahtaki manası ise, kendi mahiyetinden çok fonksiyonlarını ortaya koymakta, bu anlamda birçok tanımı yapılmaktadır. Ruhun ıstılah anlamında fonksiyonlarından bahsedildiği gibi, bugün modern psikoloji de ruhtan çok, ruhî tezahürler ve davranışlar üzerinde durmaktadır.
Lugati terim olarak değişik farklı tarifleri yapılmakla birlikte ruhun, tercih edilen tarifi: “insanın yaratılışı esnasında melek tarafından bedenine üflenip ölümü anında meleklerce bedeninden çıkarılıp alınan ve nesneleri algılayıp yükümlü kılınmasını sağlayan bilici hakikat” şeklinde yapılmaktadır. Diğer tariflerde ise "ruh insanın, kendisiyle meçhule, ‘gayb’e ulaşacağı bir güç, bir kuvvet ve takattir" denilirken, bir başka tarifte "gizli hâdiseleri keşfetmek, karışık olayları birbirinden ayırmak ruhun faaliyetlerinden biridir. Haber niteliğindeki rüya da ruhun ameliyelerindendir" denilmektedir. (Nahl, 16/2; Gâfir, 40/15)
Kimileri de ruh hakkında "Allah ruhla ilgili bilgiyi kendisine ayırmıştır, onun künhüne hiç kimse muttali olamaz" derken, "cesedin, bedenin kendisiyle hayat bulduğu bir mana" demiştir. Ayrıca "kaynağı kalp boşluğu olan latif bir cisim", "bilen ve idrak eden bir latifedir. Kalp atışlarıyla bütün vücuda yayılan, çeşitli duyumların kendisiyle mümkün olduğu, hayat kaynağı ruh birinci ruhtur." diyenler de olmuştur. Bu ruhun içerde dolaşması ve hareketi, evin içinde, lambayı bir muharrikin hareket ettirmesi gibidir. Allah'ın (cc) Resulüne vahyettiği şeye ve diğer peygamber ve resullere gönderilen vahyede ruh denilmektedir.
"Bedende bulunduğuna inanılan maddesiz hayat ilkesi, hayatın özü, can, manevî benlik" şeklinde açıklanan ruh hakkında, şu bilgiler verilmektedir: "İslâm dinine göre ruhun niteliği, özü, ne zaman ve nasıl yaratıldığı insanlar tarafından bilinmez. Allah, insanlara bu bilgiyi vermedi. Ruhlar, bedenlerden bağımsız olarak vardır. Ruh, bedene göre daha kadîm/öncedir, beden ruha göre mahlûk/sonradan yaratılmıştır. Ruh, insan bedeninde Tanrısal bir cevherdir. Sonunda geldiği yere, Tanrısal evrene dönecek, aslına kavuşacaktır. İslâm dini, beden yaratıldıktan sonra, Allah’in kendi ruhundan ona üflediğini, bu bakımdan ruhun, fânî/geçici olan insan bedeninde bakî/kalıcı bir cevher olduğunu ileri sürer. Ruhun bedenden ayrılarak geldiği kaynağa dönmesiyle insanın dünya hayatı sona erer. Bu ölümdür. Ruh bedende canlılığı, anlayışı, düşünmeyi, iyi ile kötüyü ayırt etmeyi sağlar. Ancak ruhun bedenin neresinde hangi bölgesinde olduğu kesinlikle bilinemez."
Nefs kelimesi de lügat sözlük anlamı itibariyle ruh kelimesiyle eş anlamlıdır. “Kavrayan ve bilen benlik şuuru” anlamına geldiği kabul edilen nefs, ruh ve bedenden oluşmuş ve benlik şuuruna sahip, bütün halindeki somut insan, beşerî kişilik, kişinin zatı, kendisi veya insanın şahsiyetinin temayülleri şeklinde anlaşılabilir. Ayrı bir tarif de, “insanların yaşaması, beslenip büyümesi, ilerleyip yükselmesi çoğalıp üremesi için gayret ve enerji kaynağı olarak bize lutfedilmiş mahlûk” şeklindedir. Biri bedene, diğeri ruha dönük iki yüzü olan nefste, zıt eğilimler aynı anda etkin durumdadır. Bu zıt eğilimlerin üstünde nefs, kendi varlığında, kendi kendisini düzenleyici ve dengeleyici bir sistem , gelişme ve olgunlaşmaya kabiliyetli dinamik bir gücü saklamaktadır. Kur’ân’la birlikte nefs kelimesi ruh manasını almıştır. (Yûsuf, 12/53 Ayrıca bkz. Kıyâme, 75/2 - Âl-i İmrân, 3/61. - Nahl, 16/111; Ayrıca bkz., Nûr, 24/61; Müddesir, 74/38. - En'âm, 6/93. - Fecr, 89/27; Ayrıca bkz., En'âm, 6/93; Yûsuf, 12/53; Nâziât, 79/40. - Yusuf, 12/53. )